Friday, April 27, 2012

kısa bir kaçamak

Bakıcımızın her üç ayda bir vize tazelemek için memleketine gitmesini fırsat bilip annemlerin yazlığına kaçıverdik kızımla. Yazlık dediğime bakmayın dil alışkanlığı, eskiden yazlıktı hakikaten 3 ay kalınan ama son yıllarda emekli hayatına iyice alışıp yılın 9-10 ayını geçirir oldular. Hemen her tür meyve ağacının olduğu kocaman bir bahçesi var evin, yetmedi yakın yerden bir bahçe daha yaptılar kendi çaplarında tarıma merak saldılar. Çiftlik olma yolunda ilerliyorlar şimdilik.



Defne için eşi bulunmaz bir deneyimdi. Kitaplardan tanıyıp bildiği hemen hemen tüm hayvanlarla tanıştı heyecanını görmeliydiniz. Havanın müsait olduğu hen an dışarıdaydık çimenlerde yuvarlandık dere boyunda yürüyüşlere çıktık kuzuları besledik ördekleri izledik..


En çok da annemle babamın mutluluğu, coşkusu görülmeye değerdi. Küçücük bir insan yavrusu koccaman ebeveynleri nasılda çocukça hallere sokuyor. Babam zor ayrıldı en küçük torunundan. Dede sevgisi nasıl birşeymiş ben de görmüş oldum... Daha nice yıllarda hep birlikte olalım canlarım...






Friday, April 20, 2012

İşte budur!






Aşağıdaki yazı   dengeli beslenmek, sağlıklı olmak üzerine yazılmış bir yazıya gelen yorumlardan biriydi.

Bu yorumda yazılanlar o kadar doğru ki , son 6 haftadır bizzat test ediyorum ve sonuç, giden yaklaşık 7 kilo :)
her kelimesine katılıyorum ve sahibesinin izniyle sizlerle paylaşıyorum..
Teşekkürler SerraD 



''Gastrit olmamla birlikte, az az sık sık yeme kavramıyla tanıştım. Biraz aç kalınca mide asitlerine boğuluyordum. 3 saatte bir yemek zorundaydım. Az az sık sık yemek işin ilk adımı.


Bir arkadaşımın diyabet olmasıyla da, şekerin düşmesine izin vermeme kavramıyla tanıştım. Fazla aç gezmek, şekerli meşrubatlar insülini hoplatıyor. Hop zıp insülin, sonunda insülin direncini ortaya çıkarıyor. Kilo verememenin yeni bilimsel sebebi bu.

 
4 yıl içinde metabolizmamı hızlandırdım. Ben dikkat ettim, o hızlandı. Yoksa hızlanmasını amaç edinmedim. Yıllar sonra farkettim ki yiyorum, aynı saatlerde wc ziyareti, aynı saatte acıkıyor. Hiç diyet yapmadan. Kahvaltımı, kuvvetli öğle öğünümü yerim. İşyerimizde 3 kap yemek çıkar ve zengin bir menüdür. Bazen kırmızı bazen beyaz et, sebzesi salatası sütlü tatlısı.



Saat 4 öğünüm ve akşam yemeğimi atlamam. Akşam yemeğim 3 kap değil elbet. Ama ekmeksiz ve safi salata filan da değil. Çorbalı ve ana yemekli. Asla Cola, gazlı içecek ağzıma sürmedim sanırım 10 yıl olmuştur. Çay 3-4 bardak, şekersiz ama. Kahve nadir, pek aramam. Çikolataya alerjim var en büyük artım bu belki!:) Eşim çok yaş pasta düşkünü. Ben de arada uyarım, ama daha meyveli pastaları alırım. Kendinizi mutsuz etmeniz gerekmiyor!


Şeker hastaları çok uzun yaşar, derler, beslenmelerine dikkat ederlerse. İnsülin ne kadar az oynarsa o kadar normal yersiniz.



Sadece et, sadece protein yükleyen diyetler, (Dukan’mış KAratay’mış) tek yönlü (10 öğün birşey çorbası) diyetlerden bucak bucak kaçıyorum. Arkadaşlarımı da bilinçlendirmeye çalışıyorum. Aç gezersen vücut diyor ki ‘bu saf yine bir şey yemiyor, depolayın!!!’ Vücut strese giriyor. Stres hormonu. Gelsin simit. Tüm gün aç gez bir gram bile göndermez vücut.



Mutluyken de pıtır pıtır gider kilo. Biriyle tartışma yaşamışsam ben bile şiş hissederim. Normaldir bu, düzeltmeye çalışırım. Tatlıya bağlayın, huzur vücudun hafiflemesine en büyük doping!



Hareket? İşyerimde hareketliyim. Çok şükür oradan oraya yürümeli bir işim var. Ofisimle Lab arası 2 otobüs durağı mesafesinde. Zırt pırt da gitmem gerekiyor! Hava güzelse ayakkabım uygunsa metrodan 1 durak önce iner o durağı yürürüm. Minik hileler. Sanırım giren kalori ile harcananı dengeleyebiliyorum. Bu kavramı Termodinamik dersinde gösteriyoruz çocuklara.



Geçen saat 4te bir şey yeme fırsatım olmadı. Akşam eve gittiğimde midemin, kan şekerimin durumunun farkındaydım. Bir anda yemeğe saldırmamak için saat saat yedim (önce çorba, yavaş yavaş, sonra bir 15 dk oturmak, sonra çok yavaş ana yemek-salata.) ve açlığı derece derece azalttım. O halde 3 dakikada 3 tabak götürürsünüz ve sonra şişkinlik, pişmanlık.



Lisedeyken gece oturur geç yatardım. Bazen kahvaltıyı atlardım. Bu hem gastrit hem kilo sebebi. Evlenince bu huyları bıraktım. Kemiklerim sayılmıyor şimdi beni manken sandınız. Normalim. Fazlalık yok, eksiklik de yok. Eksikliği olanları gözümüze sokuyorlar matah bir şey gibi. Hayır hayır hayır. Aç gezen yüzü çökmüş ama vücudu gram vermeyen mutsuz kadınlar yaratma kampanyasına hayır!



Zor değil. Sadece yaşam biçimi haline getirmek gerekiyor. İnatla bunları alışkanlık edinmek. Kendine hatırlatmak. Vücudunla empati yapmak. Şu an acıkacak, şimdi gıda bekliyor, tamam doydun, 3 saat yeter sana, o cipsin sana faydası yok bebeğim vb.!:) ''
  

                                             

Thursday, April 19, 2012

an' lar ve anılar

an lar anılara dönüştükçe , zaman eskidikçe anlam kazanıyor...
Bugün   gözüm hep fotoğraflarda, zihnime kazımaya zamanın hızını yavaşlatmaya çalışıyor beynim...

Ne olur bu kadar çabuk geçmesin....
huzur ve mutluluk...




Thursday, April 12, 2012

süte veda...

Bebeğimi beklerken her anne adayı gibi bende çok okudum çok araştırdım.. Ablamdan da biliyordum zaten anne sütünün değerini önemini. 2 yaşına kadar emzireceğim derdim hep.



Bizim ailenin bayanlarının sütlerinin ne kadar çok- bol olduğu hep konuşulur annemde 3 çocuğunu ablam da 2 çocugunu hiç sıkıntı çekmeden bol bol 2-2,5 yaşlarına kadar anne sütü ile beslemişler.


Çok emindim sütümün bol olacağından doya doya emzireceğimden genlerime güveniyordum,ama işte öyle olmadı. Defnenin prematüre olması emme refleksinin tam gelişmemiş olması benim erken doğum depresyonunun üzerine birde katlamalı postpartuma girmem vs derken kızımı sadece 5,5 ay emzirebildim. Başından beri sorunluydu emmesi silikon başlıklarla emzirdim hep, emzirme danışmanlarından da haberim yoktu emziren annelerden de. 39 Günlüktü bebeğim annem gitti , kaldım ufacık bir bebeyle birbaşıma ve kendimce doğru bulduğum şekilde bu maceraya devam ettim.


5,5 aylıktı sütüm aniden azalınca mecburen biberonla beslemeye başladım Defneyi. Allahtan ilk zamanlar extra sağım yaparak stok yapmıştım epey , kızım hiç mama almadı böylece.


Sütümü arttırmak için çok uğraştım çok inandım nitekim başardım da ama minnoş biberoncu olmuştu. Cahillik işte ısrar etsem tekrar emerdi belk ağlatmaya kıyamadım .Süt pompam en yakın arkadasım oldu benim için. Anne sütü alıyor ya en azından diye teselli ettim kendimi. İlk zamanlar deliler gibi günde 10 kez falan sağıyordum. Gece alarm kurup 3 saatte bir sağıyordum yeter ki süt artsın diye. Günde 1000 ml e kadar çıktım.


Defne 6 aylık oldu izinler bitti işe döndüm, koca pompa çantam hergün benimle birlikte işe gidip geliyordu günde 4 kez inmeye çalışıyordum süt odasına. Evde de 3 kere daha sağıp günde 7 yi tamamlıyordum. Çıkan süt yetmeyecek diye oyle takmıştım ki çizelgeler tutuyordum kaçta sağdım kaç ml çıktı Defne ne kadar içti diye gün gün yazıyordum. Nereye gidersek gidelim pompa yanımda ben sürekli rica minnet bir yer rica edip sağım yapıyordum .


Pompa hiçbir zaman bebeğin emmesi gibi olmuyormuş gerçekten. Gittikçe azaldı süt miktarı, ben yorulmaya başladım. Her saati her günü pompa yapmam lazım, ay saati geçti stresiyle yaşamaktan. O pompanın sesinden nefret ediyorum artık .Defne de keçi sütü içiyordu zaten .


Velhasıl bu maceranın sonuna geldik. 14,5 ay oldu , ilk günden beri pompa yapıyorum 9 aydır da sadece pompa yaparak besledim bebeğimi ama bitti artık.


Bir haftadır kademeli olarak azalttım sağım sayısını, vücudumda hazırmış buna ki hiç ağrı ateş olmadı, sütte çıkmıyor neredeyse artık .Son iki gündür ise sağmadım bu sabaha kadar, bugün son kez sağdım kendimi süt odasında ağlaya ağlaya. Vücudum hazırmış ama ruhum değil.


Bir yandan çok büyük bir ferahlama ve özgürlük duygusu bir yandan da kızıma karşı çok büyük bir haksızlık yapıyormuşum gibi hissediyorum. Sanki en büyük sorumluluğumu yerine getirmiyormuşum gibi... Affet annecim beni , seni bu mucizeyle daha çok besleyemediğim için...


Tuesday, April 10, 2012

Değişim..

Hayatta hiç birşey ebeveyn olmak kadar büyütmüyor sanırım insanı... Yoksa bu kadar keskin bir dönüş ve insanın köşelerinin bu kadar törpülenmesi nasıl açıklanabilir ki. 
Bebeğimizi kollarımıza aldığımız gün aslında bizde anne olarak yeniden doğuyoruz sanki..
Biliyorudum, artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktı ve de gerçekten öyle oldu  ancak hiç bir değişim beni bu kadar mutlu etmemişti...
Severek takip ettiğim tazeanne.com da harika bir yazı yayınlandı geçen gün.. Her kelimesinde kendimi buldum.. Teşekkürler Banu Kiremitçi Bozkurt.



http://www.tazeanne.com/banu/bir-zamanlar/

Monday, April 2, 2012

Çocuklar gelin olmaz, şeker yer, koşar eğlenir!

Tazeanne.com öncülüğünde  23 nisan da çok anlamlı bir etkinlik düzenleniyor. Bu konuya duyarsız kalmak mümkün mü...

Lütfen elimizden geldiğince paylaşalım duyuralım ,
23 nisan da Taksim de buluşalım.. Ben ve kızım  çok büyük bir aksilik çıkmadıkça orada olacağız....



Çocuklar gelin olmaz, şeker yer, koşar eğlenir!